top of page

Zümrüt-ü Anka

Kapatmak gerek artık tüm kapıları eski hayata. Bırakmak gerek bütün yükleri taşıdığın. Ciğerlerin patlayana kadar derin bir nefes alıp, tekrar “merhaba” demek lazım yaşama. Düşünmeden, kurcalamadan olayları; sadece geçmişte bırakmak lazım yaşananları... Yapmak lazım bunları... Korkmadan, cesurca, hayatında olmadığın kadar büyük bir kararlılıkla... “Neler kalacak geride?” diye düşünmeden yürümek lazım geleceğe.

Hani bazen gerçekten sıfırlamak gerekir ya hayatı, gitmiyordur ya bu şekilde, işte o zaman yeniden doğmak gerekir bir Anka kuşu misali küllerinden olduğun yerde. Bir bebek gibi saf ve temiz halde yürümek gerekir hayatının geri kalan kısmını. Karşına neler çıkacaktır, bilmeden; bilinmeyenden kokmadan ilerlemek... Bazen koşmak, bazen yürümek ama durmadan, takılmadan ilerlemek.

Tabii ki geçmişe de şükretmek gerek... Yaşadıklarına, sana bunları yaşatanlara teşekkür ederek ve dersini alarak... Her şeyin çok güzel olduğunu bilerek ve daha da güzele yürümek için kurtulmak gereksiz yüklerden...

O en sevdiğinden, uğruna hayatından vazgeçeceğinden, seni terk edenden, terk ettiklerinden, aldatandan, dövenden, sövenden, annenden, babandan, arkadaşlarından, dostlarından ve herkesten ve her şeyden kurtularak yürümek.

Bir tüy gibi hafif ama en ufak rüzgarda savrulmayacak kadar da ağır ve güçlü olmak gerek yürürken. Karşına çıkacak olan bir sürü diken ve seni alıkoyan bir sürü etken. Hep olmadı mı zaten? Yeniden olacaklarını da bilerek ve onları kale almadan ilerlemek...

Hayat acaba bu kadar zor mu?” diye düşünürken, aslında onu zor kılanı çok iyi tanıdığını hatırlayarak ilerlemek. İşte burada kendini iyi tanımaya çalışmak ve dürüst olmak. O kadar da zor değil mi “Dürüst olmak” Başta kendine ve karşındakilere... Öyle alışmışsın ki, başın her sıkıştığında, canın yanacaksa, sanal ortamlarda, hep kuru sıkı sallamak, kendin gibi olamamak ve hatta olmamak, hep bir korkudur ya kaybetmek, olamayacağın gibi gözükmek...

Ne kazandın ki şimdiye kadar bundan?” Böyle bir soruya bulamayınca verecek bir cevap, işte ne yapmak gerekecek o zaman? Hani sıfırlamıştık ya hayatı, değiştirmek de gerekir işte o zaman tarzı.

Bu ne hırstır, bu ne kazanma çabası? Kaybetmekte vardır her yerde. Ama kaybedince de takılmamak gerekir nedenlerine. Görmek ve yine ilerlemek... Doğan güneşe şapka çıkartan ayçiçekleri gibi, dönüp yüzünü aydınlığa, içine çekip tertemiz havayı, umutla doldurmak ciğerlerini... Oturup yemyeşil bir tepenin ortasına, sırtını dayayıp o güzel ağaca, bakıp masmavi denize ve işte bundan sonra yaşayacaklarına şükrederek geçirmek o anı...

Bunca zamandır, yıllardır, belki de asırlardır, hareketsiz kalmış ruhun, o anda doğacaktır yeniden. Sen, sen olduğundan beri, hissettiğin sevgi fışkıracaktır damarlarından. Hissetmediğin zamanların acısını çıkartırcasına yaşlar boşalacaktır gözlerinden. Olmuş olacaksın işte o zaman; sen, ben ve içindeki her şey...

Başlamıştır işte bahar temizliği. Her yeri, her köşeyi atlamadan, temizlemek... Beyninin ta içlerine girmek. Artık sen güçlüsündür. Korkmazsın artık göreceklerinden. Daha bir kolaydır artık saklı kasaları açmak, yerlerini bilip de görmezden geldiğin kutuları çıkartıp, şöyle bir üfleyip tozlarını, içindekilerle vedalaşmak...

Ansızın ayağına takılan bir anıyla geçmişe gitmek... “Yahu neredeydin sen? Yıllarca aradım seni” demek ve onun peşinde gelen bir sürü küflü anıyı uğurlamak “Ne kadar da kirliymiş burası?” diye düşündüğünde o an fark edip şaşırmak “Nasıl da kirletmişim zamanı”, “Nasıl da yıpratmışım etrafı”, “Değer miymiş ulan bunlara?” demek. Tabii gülerek devam etmek...

Bunları da anlayınca üzeri çöker dinginlik... Daha önce yaşamadığın bir huzur sarar etrafını. Yorulmuşsundur ama bir o kadar da güçlüsündür... Tüm tezatlar sanki çıkıp gitmiştir içinden. Bir kalmışsındır ama kalabalık. Bir sen konuşuyorsundur ama koca bir koro. Bir sen dinliyorsundur ama binlerce dinleyici. Bir sen bakıyorsundur, ama koca bir ahali...

İşte şimdi rahatsındır artık. Bundan sonra sen olana gelecekler vardır. Açarsın kollarını sevgiyle. Bilirsin ki gelen hiçbir zaman aratmayacaktır gideni. Artık yol kolaydır, yol eğlencelidir. Artık yol mutlu, gelenlerle berabersindir... Kendine güvenirsin, kendini seversin ve yürürsün işte...

Bir daha geri döner misin bana?

Yine tutar mısın ellerimden?

Yine sarar mı kokun beni?

Yine öper misin dudaklarımdan?

“Seni Seviyorum” diye fısıldar mısın yine kulağıma?

Ya da bir kez daha sarılır mısın sıkıca bana?

Gözlerime bakıp, aşkımı hisseder misin?

Geceleri beni yine merak eder misin?

Hazır mısın yeniden her şeye?

Var mısın bir kez daha sevgiye?

İşte tüm bu sorular,

Gelecek olan cevaplar,

Ve sen...

Karar verdim bu sefer.

Geride kaldı artık heceler, kelimeler.

Bıkmıştım ki artık,

Sıkılmıştım ki yaşadıklarımdan,

Güçlendim ki artık kendimden yana,

Gerek kalmadı artık ne sana, ne o na, ne de bir başkasına.

İşte şimdi hayat zamanı,

İşte şimdi yaşamak zamanı,

Her şey başlıyor yeniden,

Ve ben doğuyorum işte

Zümrüt-ü Anka misali küllerimden yeniden...

Comentários

Avaliado com 0 de 5 estrelas.
Ainda sem avaliações

Adicione uma avaliação
bottom of page